Tutuklama Nedenleri ve Tutuklamaya İtiraz
- Toprak Hukuk & Danışmanlık
- 27 Eki 2024
- 11 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 31 Eki 2024
Tutuklama, aleyhine suç isnat edilen şüpheli veya sanığın hürriyetinin hâkim kararıyla kısıtlanması ve tahdit edilmesi anlamına gelir. Bu uygulama, maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi ve yargılama sürecinin başarılı bir şekilde tamamlanabilmesi amacıyla yapılır. Tutuklama nedenleri, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 5271 sayılı maddesinde düzenlenmiş olup, kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakması nedeniyle en ağır koruma tedbiri olarak kabul edilir.
Kanun koyucu, tutuklamanın cezalandırmaya dönüşmemesi ve bu koruma tedbirinin keyfi olarak uygulanmasını önlemek amacıyla mutlaka uyulması gereken koşulları belirlemiştir. Bu koşullardan herhangi birinin eksik olması, tutuklamanın hukuka aykırı olduğunu gösterir ve bu durumda tutuklamaya itiraz hakkı doğar.
Ceza yargılamasının temel prensibi olan masumiyet karinesi, sanığın veya şüphelinin, aksi ispatlanıncaya kadar suçsuz olarak kabul edilmesini gerektirir. Bu temel prensibi göz ardı ederek verilen tutuklama kararları, koruma tedbiri olmaktan çıkar ve tutuklama nedenleri ortadan kalktığında, sanık veya şüphelinin tüm savunma haklarını zedeleyen hukuka aykırı bir yargısız infaza dönüşebilir. Tutuklamaya itiraz hakkı, haksız veya gereksiz yere verilen bir tutuklama kararına karşı sanık veya şüpheli tarafından kullanılabilir.

1. Tutuklama Nedir?
1.1. Genel Olarak Tanımı
Tutuklama, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenen bir koruma tedbiridir. Bu tedbir, hâkim kararı gerektirir ve geçici nitelikte olmalıdır. Tutuklamanın bir koruma tedbiri olması, bunun bir ceza anlamına gelmediğini gösterir; çünkü koruma tedbirleri, suçlu olduğu kesinleşmemiş, yani hakkında henüz kesin bir hüküm bulunmayan şüpheli veya sanığa uygulanır. Koruma tedbirinin amacı, verilecek kararın uygulanabilirliğini sağlamaktır. Örneğin, tutuklamada amaç kişinin kaçmasını veya delillerin karartılmasını önlemektir.
Tutuklama tedbirinin iki temel amacı vardır. Bunlardan ilki, şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek; ikincisi ise delillerin karartılmasını engellemektir. Bu iki amaç da esasen gerçeğin ortaya çıkması ve verilecek cezanın infaz edilebilirliğini sağlamaya yöneliktir.
Tutuklama, kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakan bir koruma tedbiri olduğu için sıkı şartlara bağlanmıştır. Kanunda aranan şartlardan herhangi birinin bulunmaması, tutuklamanın hukuka aykırı olduğunu gösterir ve bu durumda tutuklamaya itiraz edilmelidir. Bu yazımızda, tutuklama koruma tedbirinde bulunması gereken şartlar detaylı olarak açıklanacak ve itiraz edilebilecek durumlar incelenecektir.
Tutuklamanın Araç Olması
Tutuklama tedbiri, kanunda belirlenen şartlar dahilinde, delillerin karartılması veya kaçma ihtimali bulunan şüphelinin özgürlüğünün hâkim kararıyla geçici olarak kısıtlanmasıdır. Bu önlem, maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi, yargılama sürecinin başarılı şekilde tamamlanabilmesi ve yargılama sonucunda verilebilecek kararın uygulanabilmesi amacıyla alınır. Bu nedenle, tutuklama bir araç olarak kullanılır.
Tutuklamanın Orantılı (Ölçülü) Olması
Tüm koruma tedbirlerinde olduğu gibi, tutuklamada da ölçülülük ilkesinin gözetilmesi önemlidir. Tutuklama, en ağır koruma tedbiri olduğundan, ölçülülük ilkesi her zaman dikkate alınmalıdır. Başka bir koruma tedbiriyle tutuklamaya ulaşılmak istenen amaca ulaşılabiliyorsa, tutuklama kararı verilmemesi gereklidir. Bu sayede, şüphelinin hakları korunarak adil bir yargılama süreci sağlanabilir.
Tutuklamanın Geçiciliği
Tutuklama, bir ceza değil, koruma tedbiri olduğundan geçicidir. Tutuklama; davanın düşmesi, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi, beraat kararı verilmesi veya tutuklama sebeplerinin ortadan kalkması gibi durumlarda sona erer. Bu durumlar, şüphelinin masumiyet karinesi doğrultusunda özgürlüğüne geri dönmesini sağlar ve tutuklamanın geçici olduğunu vurgular.
Tutuklamanın Görünüşte Haklı Olması
Tutuklama kararı verilebilmesi için kanunda kuvvetli suç şüphesinin bulunması şartı aranır. Bu bağlamda, kuvvetli suç şüphesinin varlığı durumunda tutuklama tedbirinde görünüşte haklılık sağlanır. Kuvvetli suç şüphesi, kişinin söz konusu suçu işlediği konusunda ciddi kanaat uyandıracak somut delillerin varlığı anlamına gelir. Bu deliller, tutuklama kararının verilmesi için güçlü ve ikna edici olmalıdır.
1.2. Ceza Muhakemeleri Kanununda Tutuklama
Tutuklama, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi ve devamında koruma tedbirleri başlığı altında düzenlenmiştir. Bu kanun, özellikle tutuklamaya ilişkin detaylı düzenlemelere yer vererek, tutuklama kararı verilebilecek durumları kapsamlı bir şekilde açıklamaktadır. Bu düzenlemeler, tutuklamanın yalnızca belirli koşullar altında ve yasal prosedürlere uygun olarak gerçekleştirilebileceğini belirtir. Şüpheli ve sanığın haklarını korumak ve adil bir yargılama sürecini sağlamak amacıyla tutuklamanın hukuki çerçevesi belirlenmiştir. Bu nedenle, tutuklama kararlarının kanuni şartlara uygun olup olmadığının titizlikle değerlendirilmesi gerekir.
1.3. Tutuklamaya Alternatif Tedbirler
Tutuklamaya alternatif olarak düşünülen adli kontrol tedbiri, şüpheli veya sanığı belirli koşullar altında bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi kılmaktadır. Tutuklama ile ulaşılmak istenen amaca, adli kontrol tedbiri ile ulaşılabiliyorsa, tutuklama kararı verilmez. Adli kontrol tedbiri, şüphelinin veya sanığın hareketlerini sınırlamaya ya da izlemeye yönelik çeşitli önlemler içerebilir. Örneğin, kişinin belirli günlerde adli mercilere imza vermesi veya şehir dışına çıkışının yasaklanması gibi yükümlülükler, adli kontrol tedbirine örnek olarak verilebilir. Tutuklamanın alternatifi olan bu tedbir, tutuklama sebeplerinin varlığına dayanarak da uygulanabilir. Böylece, şüphelinin veya sanığın özgürlüğü korunurken aynı zamanda adil bir yargılama süreci sağlanmış olur.
2. Tutuklama Sebepleri ve Şartları
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi, tutuklama nedenlerini düzenlemektedir. Genel olarak tutuklama kararı verilebilmesi için üç temel koşul aranır: kuvvetli suç şüphesi, tutuklama sebebinin varlığı ve ölçülülük.
2.1. Kuvvetli Suç Şüphesinin Varlığı
Tutuklama kararı verilebilmesi için şüpheli veya sanık hakkında mutlaka kuvvetli suç şüphesinin bulunması gerekir. Bu kapsamda, kişinin suçu işlediğine dair ciddi kanaat uyandıracak somut delillerin varlığı aranmaktadır. Tutuklama geçici bir tedbir olduğundan, bu delillerin varlığı hükmün oluşturulması noktasındaki kesin kanaat kadar güçlü olmasa da o yoğunluğa yakın olmalıdır. Hakim, bu kararı verirken kişinin suçlu olmama ihtimalini de göz önünde bulundurmalıdır. Tutuklama bir ceza olmayıp, hüküm bu aşamada henüz kurulmadığı için adil bir yargılama süreci ve masumiyet karinesinin korunması açısından hakimin bu dengeyi gözetmesi önemlidir.
2.2. Tutuklama Nedenlerinin Varlığı
Kuvvetli suç şüphesinin varlığı yeterli olmayıp, tutuklama için belirli bir sebep de gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, şüpheli veya sanığın kaçma şüphesi ya da delilleri karartma şüphesinin olması, tutuklama sebepleri olarak belirtilmiştir. Bu iki nedenden birinin bulunması, tutuklama kararının haklılığını destekler.
2.2.1. Kaçma Şüphesi
Tutuklama kararı verilebilmesi için, şüpheli veya sanığın kaçma şüphesinin bulunması önemli bir nedendir. Bu şüphe, şüpheli veya sanığın yargılama sürecinden kaçma olasılığına dair bir endişeyi ifade eder. Ancak bu endişenin soyut bir varsayıma dayanmaması, somut ve objektif olgularla desteklenmesi gereklidir. Örneğin, şüpheli veya sanığın yurt dışına uçak bileti alması, olay yerinden kaçması ya da soruşturma sürecinde rutin hayatını değiştirmesi, kaçma şüphesini somutlaştıran durumlardır. Hakim, tutuklama kararı verirken bu tür delillerle kaçma şüphesini değerlendirebilir ve böylelikle tutuklama kararının hukuka uygun olarak alınmasını sağlar.
2.2.2. Delilleri Karartma (Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme) Şüphesi
Delilleri karartma şüphesi de tutuklama sebeplerindendir, ancak bu şüphenin somut delillere dayanması zorunludur. Soyut bir varsayıma dayanarak tutuklama kararı verilemez. Tutuklama kararının haklı olabilmesi için, delilleri karartma endişesini haklı çıkaracak somut olguların varlığı aranır. Bu şüpheyi destekleyen durumlara örnek olarak şunlar verilebilir:
Kanıtların Yok Edilmesi: Şüpheli veya sanık, suçla ilişkilendirilebilecek belgeleri yok edebilir. Bu, evrakların yakılması veya dijital verilerin silinmesi gibi işlemlerle yapılabilir.
Kanıtların Gizlenmesi: Suçla ilişkilendirilebilecek belgelerin saklanması veya diğer kişilerden uzak tutulması.
Kanıtların Değiştirilmesi: Belgelerin sahte belgelerle değiştirilmesi veya diğer kanıtların manipüle edilmesi.
Bu tür somut deliller, hakimin delilleri karartma şüphesini değerlendirmesine ve hukuka uygun bir karar vermesine yardımcı olur.
2.2.3. Tutuklama Sebebi Varsayılan Katalog Suçlar
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda genel olarak yukarıda sayılan iki tutuklama sebebi bulunmakla birlikte, belirli suçlar bakımından tutuklama sebebinin varsayıldığı belirtilmiştir. Bu suçlar “katalog suçlar” olarak adlandırılmaktadır. CMK Madde 100/3 kapsamında belirtilen suçların işlendiği yönünde somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri varsa, tutuklama nedeni varsayılabilir. Hâkim, katalog suçlar nedeniyle tutuklama kararı verebilir ancak yine de tutuklama sebeplerinin varlığını araştırması gerekir. Söz konusu katalog suçlar şunlardır:
Soykırım ve insanlığa karşı suçlar
Kasten öldürme
İşkence
Cinsel saldırı
Çocukların cinsel istismarı
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
Devletin güvenliğine karşı suçlar
Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da tanımlanan silah kaçakçılığı
Bankalar Kanunu’nda tanımlanan zimmet suçu
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda tanımlanan suçlar
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda tanımlanan suçlar
Orman Kanunu’nda tanımlanan kasten orman yakma suçları
3. Tutuklama Kararı Verilemeyen Haller
Tutuklama kararı verilebilmesi için kanunun öngördüğü tutuklama yasağının bulunmaması gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100/4. maddesi, tutuklama kararı verilemeyecek durumları net bir şekilde belirlemiştir.
CMK Madde 100/4:
Sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere, hapis cezasının üst sınırı iki yılı aşmayan suçlar için tutuklama kararı verilemez.
Örneğin, yalnızca adli para cezası gerektiren veya öngörülen hapis cezasının üst sınırı iki yılı aşmayan suçlar için tutuklama kararı vermek hukuka aykırıdır.
4. Tutuklama Kararı
4.1. Soruşturma Aşamasında Tutuklama KararıTutuklama kararı, soruşturma veya kovuşturma aşamasında verilebilir. Soruşturma aşamasında tutuklama kararı, Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından verilir. Soruşturma evresinde karar merci Cumhuriyet savcısı olduğundan, hâkimin kendiliğinden tutuklama kararı vermesi mümkün değildir. Ayrıca, savcı adli kontrol tedbiri önermişse hâkim tutuklama kararı veremez.
4.2. Kovuşturma Aşamasında Tutuklama KararıKovuşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talebi veya hâkimin kendiliğinden harekete geçmesiyle tutuklama kararı verilebilir. Bu durumda, kuvvetli suç şüphesinin gerekçeli olarak ortaya konması ve adli kontrol tedbirinin yetersiz kaldığı hususunun açıklanması gerekir.
4.3. İstinaf ve Temyiz Aşamasında Tutuklama KararıTemyiz aşamasında yeni delil sunulamayacağından bu aşamada tutuklama kararı verilemez. Ancak, istinaf aşamasında ek bilgi ve delil sunulabileceği için kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama sebebi varsa tutuklama kararı alınabilir.
5. Tutukluluk Süresi
5.1. Savcılık Soruşturması Aşamasında Tutukluluk Süresi
Ağır ceza mahkemesi yetkisinde olmayan işler için tutukluluk süresi 6 ayı, ağır ceza mahkemesi yetkisinde olanlar için ise 1 yılı geçemez. Ancak belirli suçlar için soruşturma aşamasında 6 ay daha uzatılabilir ve toplam süre 1 yıl 6 aya çıkabilir (CMK madde 102/4).
5.2. Asliye Ceza Mahkemesinde Tutukluluk Süresi
Ağır ceza mahkemesi yetkisinde olmayan davalarda tutukluluk süresi en fazla 1 yıl olup zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabilir. Böylece azami süre 1 yıl 6 ay olur (CMK madde 102/1).
5.3. Ağır Ceza Mahkemesinde Tutukluluk Süresi
Ağır ceza mahkemesi yetkisinde olan davalarda tutukluluk süresi en fazla 2 yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde 3 yıl daha uzatılabilir ve toplamda 5 yıla ulaşabilir (CMK madde 102/2).
Bazı ağır suçlar ve terörle ilgili suçlar için süre, toplamda 7 yılı geçmemek kaydıyla 5 yıl daha uzatılabilir.
5.4. Terörle Mücadele Kanunu Kapsamında Tutukluluk Süresi
Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlarda tutukluluk süresi en fazla 7 yıl olarak belirlenmiştir (CMK madde 102/2). Bu hüküm, terörle mücadelede etkili bir soruşturma ve kovuşturma süreci sağlamak amacıyla konulmuştur.
Bu düzenlemelerle, şüpheli ve sanık hakları korunarak adil yargılanma süreci teminat altına alınmaya çalışılmaktadır.
6. Tutuklama ile Yakalama ve Gözaltı Tedbirleri Arasındaki Farklar
Tutuklama, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda öngörülen en ağır koruma tedbiridir. Bu tedbir, kişi hakkında henüz hüküm kesinleşmeden, yani ceza almadan önce uygulanır ve bireyin özgürlüğü önemli bir süre boyunca kısıtlanır. Koruma tedbirlerinde, hâkim ve cumhuriyet savcısı açısından ölçülülük ilkesi sürekli olarak gözetilmelidir. Bu bağlamda, tutuklama tedbirine yalnızca gözaltı, yakalama ve adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kaldığı durumlarda başvurulabilir. Ayrıca, tutuklama tedbirinin uygulanabilmesi için, kişinin suçu işlediğine dair kuvvetli bir şüphe bulunması şarttır. Kuvvetli şüphe, kişinin suçu işlediğine dair ciddi bir kanaatin varlığını ve somut delillerin bulunmasını ifade eder. Tutuklama, kuvvetli suç şüphesi altında olan kişinin kaçmasını veya delilleri karartmasını önlemek amacıyla uygulanmaktadır. Tutuklama için mutlaka hâkim kararı gerekmekte olup, hâkim kararı olmaksızın kişi tutuklanamaz.
7. Tutuklamaya İtiraz
Ceza muhakemeleri kanununun 104. maddesi, tutuklama ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlara her aşamada itiraz edilebileceğini düzenler.
CMK Madde 104 – Şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri:
Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık, salıverilmesini talep edebilir.
Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Bu kararlara itiraz edilebilir.
Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay'a ulaştığında, salıverilme istemi hakkındaki karar, ilgili daire veya Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir.
7.1. Tutuklama Kararına Kimler İtiraz Edebilir?
Şüpheli veya Sanık: Tutuklanan kişi, tutuklama kararına doğrudan itiraz edebilir.
Müdafi: Şüpheli veya sanığın avukatı, tutuklama kararına itirazda bulunabilir.
Yasal Temsilci: Şüpheli veya sanığın kayyımı, vasisi veya velisi, onların açık arzusu olmaksızın tutuklama kararına itiraz edebilir.
Eş: Tutuklanan kişinin eşi de tutuklama kararına itiraz edebilir.
7.2. Tutuklama Kararına İtiraz Süresi
Şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilmesi durumunda, itiraz kanun yoluna başvurulabilir (CMK madde 267). Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde, 35. maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi (7) gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek suretiyle zabıt kâtibine beyan edilmelidir. (CMK madde 268/1)
ÖNEMLİ NOT: 7499 sayılı Kanunun 37. maddesiyle 1/6/2024 tarihinde yürürlüğe girmek üzere bu fıkrada yer alan "yedi gün" ifadesi "iki hafta" şeklinde değiştirilmiştir.
7.3. Tutuklamaya İtiraz Kararının İncelenme Usulü
Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı uygun görürse kararını düzeltir; uygun görmezse, en çok üç gün içinde itirazı incelemeye yetkili mercie gönderir. (CMK Madde 268/2) İtirazı incelemeye yetkili merciler CMK Madde 268/3'te belirtilmiştir.
Sulh ceza hâkimliği kararlarına yapılan itirazların incelenmesi: Birden fazla sulh ceza hâkimliği varsa, numara olarak kendisini izleyen hâkimliğe itiraz edilir. Ağır ceza mahkemesinin bulunmadığı yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edilir.
Ağır ceza mahkemesi bulunan yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edilir.
Sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrol kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde görev yapan asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir.
Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine aittir.
Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararlara yapılan itirazların incelenmesi, mahkeme ve başkan tarafından verilen kararlar hakkında, ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesi varsa, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde tek ağır ceza mahkemesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına aittir. İstinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanına veya mahkemeye aittir.
Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerinin Kararları ile Yargıtay Ceza Dairelerinin Esas Mahkeme Olarak Baktıkları Davalarda Verdikleri Kararlara Yapılan İtirazlarda inceleme; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler.
7.4. Tutukluluğun Gözden Geçirilmesi Üzerine Verilen Tutukluluğun Devamı Kararlarına İtiraz
Soruşturma evresinde tutukluluğun incelenmemesi; şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla, tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100. madde hükümleri göz önünde bulundurularak, şüpheli veya müdafii dinlenilerek karar verilir. (CMK Madde 108/1)
Kanunda ayrıca, soruşturma evresi için Cumhuriyet savcısına tutuklamanın artık gereksiz olduğu sonucuna varması halinde kendi takdiri ile tutuklunun salıverilmesine karar verme yetkisi tanınmıştır. Ancak bu durum yalnızca soruşturma evresinde, yani henüz yargılama aşaması başlamamışken geçerlidir. Zira soruşturma aşamasının yöneticisi Cumhuriyet savcısıdır ve tutuklamanın bu aşamada gereksiz kaldığını takdir edecek olan da odur.
Kovuşturma Evresinde Tutukluluğun İncelenmesi: Kovuşturma yani yargılama aşamasında, yine otuzar günlük sürelerle bu denetim yapılmalıdır. Bu kararlara da itiraz edilebilir. (CMK m.108/2).
7.5. Tahliye Talebi
Tutuklamanın her aşamasında şüpheli veya sanık, tahliye talebinde bulunabilir. Bu istem, üç (3) gün içinde sonuçlandırılmalıdır. (Örgütlü suçlarda bu süre yedi (7) gündür.) Tahliye talebinin reddine ilişkin kararlara da itiraz edilebilir.
8. Avukat ve Müdafi Bulundurma Hakkı
Müdafi, ceza muhakemesi hukukunda şüpheli veya sanığın avukatı anlamına gelir. Ceza Muhakemesi Kanunu, müdafi bulundurmayı detaylı şekilde düzenlemiştir.
CMK Madde 150 – Müdafiin görevlendirilmesi:
Müdafii esasında avukat anlamına gelmekte olup ceza muhakemesi hukukunda şüpheli veya sanığın avukatına müdafii denmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu Müdafi bulundurmayı detaylı şekilde düzenlemiştir.
(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir
(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Ayrıca 01.06.2005 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Yakalama, Gözaltına Alma Ve İfade Alma Yönetmeliği yakalama ve gözaltı durumlarında müdafi bulundurulmasını detaylı şekilde düzenlemiştir.
Madde 20 – Müdafi Tayini
Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiîn yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.
Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç müdafi hazır bulunabilir.
Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında müdafiîn, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.
Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, talebi hâlinde baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
Şüpheli veya sanık onsekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafiî de bulunmazsa talebi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada şüpheli veya sanığın talebi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
Ceza Yargılaması SürecindeAvukat Bulundurmanın Önemi;
Hukuki Bilgi ve Deneyim: Ceza yargılaması karmaşık bir süreçtir ve yasal prosedürler, kanunlar ve mahkeme kararları konusunda uzmanlık gerektirir. Bir avukat, bu alanda uzmanlaşmıştır ve şüpheli veya sanığa yasal rehberlik sağlayabilir. Avukatın hukuki bilgi ve deneyimi, müvekkilin haklarını korumasına, savunma stratejisini oluşturmasına ve en iyi savunmayı sunmasına yardımcı olur.
Hakların Korunması: Her bireyin adil bir yargılanma hakkı vardır. Bir avukat, müvekkilin haklarını korur ve yasal süreç boyunca bu hakların ihlal edilmesini önler. Avukat, arama, gözaltı, sorgulama ve diğer yasal süreçler sırasında müvekkilin haklarını savunur.
Savunma Stratejisi Oluşturma: Avukat, müvekkilin durumunu değerlendirir, kanıtları inceler ve savunma stratejisi oluşturur. Bu strateji, mahkemede müvekkilin lehine olacak şekilde delillerin sunulmasını ve argümanların yapılmasını içerir.
Mahkemede Temsil: Avukat, mahkeme önünde müvekkilin temsilcisidir. Mahkeme duruşmalarında, avukat müvekkilin haklarını savunur, tanıkları sorgular, delilleri sunar ve savunma argümanlarını sunar.
Bu nedenlerden dolayı, ceza yargılaması sürecinde bir avukatın varlığı önemlidir ve müvekkilin adil bir şekilde temsil edilmesini sağlar.
Comments